18 Eylül 2014 Perşembe

Anthony Ryan - Kan Şarkısı, Kuzgunun Gölgesi #1

"Pek çok adı vardı. Daha otuz yaşına gelmemiş olmasına rağmen, tarih ona bol unvan ihsan edilmesini layık görmüştü: Onu bize eziyet etsin diye gönderen deli kralın karşısında Diyar’ın Kılıcı, savaşlar boyunca onu izleyen adamların yanında Genç Atmaca, Cumbraelli düşmanlarına karşı Karanlıkkılıç ve sonradan öğrendiğime göre Büyük Kuzey Ormanı’nda yaşayan esrarengiz kabileler arasında da Beral Shak ur adıyla anılırdı, yani; Kuzgun Gölgesi.
Ama benim insanlarım onu tek bir isimle tanırdı ve onu iskeleye getirdiklerinde aklımda dönüp duran da bu isimdi: Umut Katili. Yakında öleceksin ve ben de bunu göreceğim. Umut Katili."

Vaelin Al Sorna, annesinin ölümünün yarattığı üzüntüyü henüz üzerinden atamamışken, kendisini İtikad’ın koruyucusu Altıncı Nişan’ın kapısında, Kral’ın Savaş Lordu olan babası tarafından terk edilmiş olarak bulur. Nişan’a adım attıktan sonra ise artık hayatı eskisi gibi olmayacaktır. Bu inanç koruyucusu savaş okulunda ölümcül sınavlarla boğuşurken, dövüşmenin yanı sıra kardeşliği, sadakati, karanlığı, ihaneti ve hayatta kalmayı öğrenir. Diyardaki kardeşleri ise onun tek ailesidir. On yaşında o kapıdan adım atan çocuk, genç bir adam olduğunda, Diyar’ının en tanınmış figürlerinden biri haline gelmiştir. Krallarla pazarlık yapar, ordular yönetir ve Diyar’ın kâbuslarından Karanlık’la başa çıkmaya çalışır. Artık sadece Diyar’ının değil, tüm dünyanın kaderi onun ellerindedir. Her şeyden öte, Vaelin’in zorlu hayatında böylesine yükselmesini sağlayan gizli ve karanlık bir gücü vardır: Kan Şarkısı.

Sonunda Neil Gaiman aşkımı kısa bir süreliğine kenara bırakıp farklı bir yazarın etkileyici bir kitabını yorumlayarak ufak bir farklılık yapıyorum :) Geçtiğimiz 3-4 ayda adına çeşitli etkinlikler düzenlenen, bloglarda fırtınalar estiren Kan Şarkısı'nı sonunda ben de okuma şansı buldum.

Kitaba başlamadan önce her zamanki gibi  hakkında bir sürü yorum veya makaleye rastlamama rağmen hiçbirini okumadım ve okumaya başlarken de nedense içimde kitabın çok güzel olacağına dair hisler vardı. Fakat kitabın baş karakteri Vaelin'in esaret altındaki yolculuğunda, yanında bulunan Verniers bende Kralkatili Güncesi'ndeki Tarihçi'yi çağrıştırdığından, 200-300 sayfa geçmeme rağmen Anthony Ryan'a içten içe kin beslediğimi itiraf etmeliyim. Bu aralar Yerdeniz serisini kitapla eş zamanlı okumamdan ve sürekli Skyrim oynamamdan dolayı fantastik açıdan beklentim de kitabın daha olağanüstü olması yönündeydi. Ama kitabın büyük bir çoğunluğunda bu tadı alamadığımı da eklemeliyim.

Fakat yaklaşık son 200 sayfa o kadar hızlı ve tatlı geçti ki o başlardaki ufak nefretim ve sıkıntım da eridi gitti. Serinin kalan kitaplarında Karanlık mevzusu etrafında olaylar çeşitlenir ve detaylanırsa işte o zaman bu seriyi kütüphanemin güzide köşelerinden birine koyabilirim :D 

Bu kitaba 10 üzerinden 6-7 gibi bir not verebilirim. Fantastik düşkünüyseniz sizi tatmin edebilir ama diğer okurlar için çok da favori bir kitap olabileceğini düşünmüyorum.


3 Eylül 2014 Çarşamba

Neil Gaiman - Mezarlık Kitabı

Hevesle başladığım blog yazma serüveninde büyük bir kesintiye uğramama rağmen bu süreçte birkaç kitap okuma şansını yakalayabildim. Bu ender zaman aralığında hem bol ödüllü hem de Neil Gaiman imzalı bir kitap olan Mezarlık Kitabı'nı okumak ise harikulade bir seçimdi.

Ne zaman yeni bir kitaba başlasam, kitabın yazarı en sevdiğim yazarlardan biri olsa bile, sürekli kitap hakkında ve kötü yönde önyargılar baş gösteriyor. Bu romanda da sayfalara genel olarak göz attığımda illustrasyonlardan dolayı basit bir kurgu olacağını düşünmüştüm. Göz ardı ettiğim büyük hata ise bu kitabı Neil Gaiman'ın yazmış olduğunu unutmamdı.

Biraz da romanın genel hatlarından bahsedelim. Nobody Owens, Nobody Owens olmadan önce normal ailesiyle normal bir bebekti. Fakat bir gece Jack denen adam ailesini öldürdü. Onu da öldürecekti, o gece beşiğinden kaçıp mezarlığa gitmemiş olsaydı.

Mezarlıkta Owens ailesi onu sahiplendi ismini de Nobody koydular. Fakat mezarlık ahalisi ona kısaca Bod diyordu. Mezarlıkta ölüler gibi yetişti, onlar gibi olmayı öğrendi ama aynı zamanda yaşıyordu ve normal bir insanın yapabildiklerini o da yapabiliyordu. Mezarlık ahalisiyle bir sorunu yoktu ama kitap okuyarak dış dünyayı keşfetmeye çalışıyordu. Bu Nobody'nin en kıskandığım özelliği ve tahmin ediyorum ki sadece ben değil kitabı okuyan tüm kitap kurtları kıskanıyordur. Çünkü mezarlık aşırı derecede sessiz bir ortam, gündelik yaşamın sorumlulukları Nobody için pek bir şey ifade etmiyor ve sabahtan akşama kadar kitap okuyabiliyor. Kitabı okudukça yanıma birkaç kitap daha alıp aşağıdaki mezarlığa kaçasım gelmiyor değildi :D.

Kitapların anlattığını bir de ben anlatınca acayip sıkılıyorum o yüzden bu kadar yeter. Tatmin olmayanlar zaten internetteki birçok kaynaktan gidişatı öğrenebilirler ki hiç okumamış olanlar için fazla bile anlattım :D.

Kitabı 10 üzerinden değerlendirirsek puanım 8-8.5 olur ve ben bu kitabı da kesinlikle tavsiye ederim. Ayrıca kitaba başlamadan önce bende önyargılar yaratan illüstrasyonlar da harikaydı, bunların çizeri Dave McKean'ı da takibe almayı unutmayın.

Bir dahaki bloglamada görüşmek üzere hoşçakalın!


30 Haziran 2014 Pazartesi

Neil Gaiman & Michael Reaves - Ara Dünya

Sıkı bir Neil Gaiman fanı olarak, kitap incelemelerine Neil Gaiman'ın katkıda bulunduğu bir kitapla başlamak benim açımdan güzel oldu. Kitabı dün bitirdim ve elime geçen ilk fırsatta kitap hakkında düşündüklerimi yazıya geçirdim.

Daha çok fantastik türüne yatkın olduğumdan ve Neil Gaiman genelde bu türe yakın yazdığından kitaba büyük umutlarla başladım. Ama kitap alırken yazar ve kapak ikilisi dışında eleştrilere veya tanıtım yazılarına bakmayan biri olarak kitaba başladığımda bir bilim kurgu romanı olduğunu anlayınca içim burkuldu. Açıkçası o anda kitabı bırakasım geldi çünkü uzun zamandır kitap okumuyordum ve böyle bir başlangıç canımı sıkmıştı. Ama kendimi biraz zorlayınca 10-20 sayfa geçtikten sonra düşüncelerim tam tersi yönde gelişmeye başladı ve kitabı başladığım gibi bitirdim :D

Roman için bilim kurgu dedim ama Ara Dünya salt bilim kurgudan oluşmuyor. Zaten kitap genelinde büyüye dayalı dünyalarla bilimi baştacı etmiş dünyalar arasında olan çatışma ve bunlar arasında dengeyi sağlamaya çalışan Ara Dünya anlatılıyor.

İlginç ders anlatım ve işleyiş tarzıyla ünlü Sosyal Bilgiler Öğretmeni Bay Dimas öğrencilerini bir proje için gruplara ayırır ve gözlerini kapayarak bu grupları farklı şehirlere gönderir. Öğrencilerin amaçları ise bulundukları şehirden okulun olduğu şehre geri dönmektir. Tüm gruplar bir şekilde geri döner ama Joey Harker kaybolmuştur.

Joey Harker, bir Yürüyüşçü'dür ve boyutlar arası geçiş yapabilmektedir. Yürüyüşçüler için Ara Dünya'nın elemanları ve Multiverse diye adlandırılan evrenimside(ne diyeceğimi bilemedim :D) dengeyi sağlayan askerler diyebiliriz. Bir başka Yürüyüşçü Jay, Joey'in kaybolduğu gün onu bulur, yürüme yeteneği hakkında bilgilendirir ve ona Ara Dünya'ya giderken rehberlik eder ve hikaye böylece başlamış olur.

Kurgu açısından mükemmel diyemesem de güzel bir kitap ama betimleme tarzını beğendim dersem yalan olur. Kapağında Neil Gaiman'ın isminin geçtiği bir kitap için yetersizlikler de fazla. Ama sonradan öğrendim ki Ara Dünya(Interworld) seri halinde olacakmış. Belki bu yetersizlikler sonraki kitap veya kitaplarda giderilmiş olur.

Normalde kitaplardaki afili sözlere dikkat etmem ama kitaptaki bir cümleden aldığımı şu kesit epey hoşuma gitti:
...herkes benden nefret etmek için sırada bekliyordu, sıranın en önündeyse ben vardım.
Yazıda, pek tanımadığımdan Micheal Reaves'den pek bahsedemedim ama Maykıl Dayı sana da buradan teşekkürlerimi sunuyorum :D

Uzun sözün kısası Ara Dünya'yı okuyun derim. Kaybedecek bir şeyiniz yok.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Newarre'ye yolculuk

Anlatmaya Newarre'nin ne anlama geldiğiyle başlayalım o zaman. Newarre; çok değerli Patrick Rothfuss'un naçizane fantastik roman serisi olan Kralkatili Güncesi'nde başkahraman Kvothe'un kitap boyunca olayları anlattığı Yoltaşı hanının bulunduğu kasabanın ismi.




alsdale.deviantart.com'dan




Neden Newarre, başka isim mi bulamadın?

Aslında pek bir nedeni yok. Genel olarak hayallerimdeki kasabalara benzedeğinden bu hayali mekana sempati duyuyordum blogun ismi de böyle olsun istedim.

Ee süs olsun diye açmadın bu blogu, ne anlatacaksın?

Uzun zamandır günlük tarzında ama düzensiz sürekli yazılar yazıp duruyordum. Bir aşamadan sonra kendimi geliştirdiğimi fakat bu gelişmenin yavaş olduğunu gördüm. Newarre'yi, okurların bana bu gelişme sürecinde yön vererek daha büyük adımlarla ilerlememi sağlama ihtimalini göz önünde bulunduraraktan açtım. Genellikle kitap yorumları olmakla beraber, film ile dizi yorumları, biraz müzik ve başınızı ağrıtmayacak şekilde -ki bu konuda söz veremiyorum- kafamı kurcalayan konulardan bahsetmeyi düşünüyorum. Ancak bu konulardan bambaşka şeyler de anlatabilirim hiç belli olmaz.

Kitap, film ve müzik konusunda favorilerin neler?

Kitaplardan başayacak olursak genel olarak anlaşılabileceği gibi Kralkatili Güncesi serisi (üçüncü kitap yayınlanmamasına rağmen) baş tacım. Ama sıkı bir Neil Gaiman fanıyım. Her ne kadar şu ana dek tüm eserlerini okuyamasam da bu adama bayılıyorum. Neil Gaiman'ın en sevdiğim kitabı ise Yokyer.

Filmlerden Yüzüklerin Efendisi serisinin yeri ayrı fakat Devil's Advocate ve The Curious Case of Benjamin Button'ı ağzım açık izlediğimden şimdilik en sevdiğim filmleri bu ikisiyle sınırlandırabiliriz.

Müzik zevkim ise sürekli çalkantılı. Eminem'ı bayılarak dinleyen biri olmama rağmen Gülden Karaböcek dinlemekten gocunmadığımı söyleyebilirim. Bu konuda net bir tavrım yok, kulağıma ne hoş geliyorsa onu dinlerim.

Newarre kalıcı olacak mı?

Elimden geldiği kadarıyla kalıcı olacak. Önümüzdeki 3-4 yılı göze alarak bu blogu açmaya karar verdim. İşler yolunda gittiği sürece yazabilirim.

Sana övgü ve sövgülerimizi nasıl iletebiliriz?

Bu blog için kullandığım twitter adresim olan @Newarre'den veya kvoothe@gmail.com mail adresinden kolaylıkla bana ulaşabilirsiniz. Özellikle sövgülerinizi bekliyor olacağım.

“Only in silence the word, Only in dark the light, Only in dying life: Bright the hawk's flight On the empty sky."

Newarre